..:: YENİ ::.. "Vali Bey"Saygı Öztürk'ün son kitabı "Vali Bey" raflarda yerini aldı. Halk TV röportajı "Gazeteci Ne Umar, Ne Bulur ?" Medyatava.net röportajı .: TV Programları :. - Her Cuma 18:30'da
Kanal B'de "Günce" programında, ..:: KİMDİR ::.. Yozgat'ın Sarıkaya ilçesine bağlı Akbucak Köyünde 1955 yılında doğdu. Gazeteciliğe lise öğrenimi sırasında yerel "Yerköy" gazetesi'nde basladı. Aynı dönemde Hürriyet Haber Ajansı muhabirliğini de yaptı. Yerel haberlerindeki başarıları nedeniyle dikkat çeken Öztürk, Hürriyet gazetesi Ankara Bürosu'nda 1 Haziran 1978 yılında göreve başladı ve aralıksız 1994 yılına kadar aynı gazetede Eğitim ve Güvenlik Haberleri Sorumlusu olarak çalıştı... (devamı için tıklayın). ..:: İLETİŞİM ::.. E-posta: Adres:
|
Gazeteci Yazar |
|
Saygı Öztürk > Söyleşi: "Gazeteci Ne Umar, Ne Bulur ?" 10 Nisan 2012'de Nilüfer Belediyesi, Uludağ Üniversitesi ve Bursa Gazeteciler Cemiyeti’nin birlikte düzenlediği "Yüz Yüze Söyleşileri" ile ilgili Bursa Gazeteciler Cemiyeti internet sitesindeki haberden alıntıdır: YALNIZCA GERÇEĞİ YAZARIM Saygı Öztürk, “Gazeteci ne umar, ne bulur” sorusuyla başladığı konuşmasında: “Valla, her sabah yeni bir gün, her sabah yeni bir başlangıç ve yeni bir iş, gazeteci için. Diğer mesleklerdeki gibi bıraktığı yerden devam etmez gazetecinin işi. Dün, dünde kalmıştır ve yeni başlayan günde yapacakların veya yapmak zorunda olacaklarınla hiçbir ilişkisi kalmamıştır. Sabahına uyandığın gün, kısmetine ne çıkarsa işin odur, onu yaparsın ve o gün bitirmek zorundasındır o işini. Genel rutin böyle yürür” dedi. Öztürk, yaklaşık 35 yıldır gazetecilik yaptığını hatırlatarak, kimi durumlarda çok tehlikeli koşullar altında çalıştığını söyledi. Güneydoğu Anadolu’da mayınlanmış arazide haber kovaladığını; 12 Eylül askeri yönetimi döneminde sıkıyönetim mahkemelerindeki davaları izlediğini ve bu davaların içeriği ile seyri üzerine yazdığını ifade eden Öztürk, şöyle devam etti: “Bunların hiçbirini günümüzdeki koşullarla kıyaslayamıyorum. Bugün gazeteciler, sabahları endişeyle uyanıyor, akşamları da endişeyle uyuyorlar. Sabahleyin evden çıkarken, köşede park etmiş aracın içindekilerin polis olup olmadığını denetlemek gereği duyuyorlar. Eğer o araç bir minibüs ise, bu tehlike işareti. Çünkü gazetecileri tutuklamaya minibüsle geliyor polis. Akşam eve dönerken de, ister istemez aklından geçirdikleri: ‘Acaba, bugün yazdıklarım yüzünden başım belaya girer mi? Acaba hakkımda soruşturma veya kovuşturma açılır mı?’ oluyor… Eve dönüyor, televizyonun karşısına oturuyorsunuz, sizin gazetenizin reklamı geliyor ekrana, o da ne? ‘Yarın bombayı patlatıyoruz’ diyor! ‘Eyvah’, diye yerinizden fırlıyorsunuz. Çünkü okuduğunuz kimi iddianameler ile siyasilerin kimi demeçleri geliyor aklınıza. Bomba patlatmakla masum gazetecilik, habercilik veya köşe yazısı pekala birbiriyle irtibatlı olabiliyor, biliyorsunuz! O gün sizin yazdığınız da bu çerçevede değerlendirilirse ne olacak? Uykularınız kaçıyor tabii…” Gazetecilik mesleğinin gerilimi yüksek bir meslek olduğunu da ifade eden Öztürk: “Gece yarısı telefon çalar, ‘Dağlıca’da 15 şehit verdik’ derler. Başka bir gün, bir deprem haberi alırsınız veya o haberi yerle bir olmuş evlerin, perişan olmuş insanların arasından siz verirsiniz. Bu yüzden acıyı, kederi, yası, infiali herkesle birlikte yaşar gazeteci. Bu yüzden derdi, hastalığı çoktur. Gazeteciliğe adım attığınız gün, bu hastalıkları meslekle birlikte sırtınıza almış olursunuz!” Günümüzde çok önemli davaların görüldüğünü kaydeden Öztürk, gazeteci için bunları yazmanın, kalın perdelerin ardındakileri öne çıkarmanın bir görev ve sorumluluk olduğunu söyledi. Öztürk, şöyle devam etti: “Ne var ki sizin yazmanız da yetmiyor. Ertesi gün bakıyorsunuz, başka hiçbir gazete o haberi vermemiş. Hiçbir televizyon, sizin gördüğünüzü, işittiğinizi işitmemiş! Bu da, o haberin değerini törpülüyor, aşındırıyor elbette. Ama beni, hiçbiri ilgilendirmiyor. Yalnızca gerçekleri yazmaya, gerçekleri anlatmaya devam edeceğim. Bunun bir bedeli var, onu da göğüslerim. Örneğin, başbakanlık akredite etmiyor beni. Başbakanlık katında hiçbir haberi izleyemem. Başbakan’ın yurtdışı gezilerine katılamam. Gazetemin olanakları ile gitsem bile, korumaları yanına yöresine yaklaştırmazlar. Demecini, fotoğrafını alamam. Ama biliyorum ki, 12 Eylül’de erk sahiplerinin çevresini kuşatan zevat, nasıl büyük bir hızla değiştiyse, bugünkü zevat da aynı hızla değişecektir. Ne yapalım, Türkiye’de işler böyle yürüyor.
Saygı Öztürk > Söyleşi : "Gazeteci Ne Umar, Ne Bulur ?"
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş
|
..:: KİTAPLARI
::..
|
|
© 2011 www.saygiozturk.com I www.saygiozturk.net Saygı Öztürk kitapları ve yazıları |