Gazeteci Yazar
|
||
Saygı Öztürk > MİT depreminin perde arkası 13/2/2012 MİT depreminin perde arkasıKCK operasyonlarında ortaya ses kayıtları, mektuplar, “Devlet, terör örgütüyle görüşmez” iddialarını tümden çürütüyordu. C. Savcısı Sadrettin Sarıkaya, gerek CHP Milletvekili Tanju Özcan’ın Oslo görüşmeleriyle ilgili yaptığı suç duyurusu, gerekse ele geçirilen belgelerle ilgili soruşturma yürütüyordu. Unutulmasın ki, MİT Müsteşarını bu yasadan istisna tutmayan, hakkında soruşturma yapılmasının yolunu açan da AKP hükümeti döneminde çıkarılan yasadır…Savcının incelediği, soruşturduğu her konu, sıra numarası verilen bir dosya içinde yürütülür. Dolayısıyla dosyadaki iş ancak ya “görevsizlik” ya “takipsizlik” ya da “iddianame düzenlenerek sonuçlandırılır. Savcı işi sonuçlandırmak için iddia ile ilgili her türlü belge ve bilgiyi toplar ve bunlara dayanarak ilgililerin ifadesine başvurabilir. Başbakan ve bakanın adı da geçecekti İfadedeler “şikayetçi” , “tanık” ya da “şüpheli” olarak alınır. Alınan ifadeler de mutlaka dosyasına konarak sonuç evrakına eklenir. Yani “görevsizlik” , “takipsizlik” ve “iddianame” düzenlenmesi hallerinin her birinde ifade ve iddia ile ilgili belgeler iddianame ya da fezlekeye eklenmek zorundadır. İfade sırasında tanık, sanık veya şikayetçinin başka kişilerle ilgili söyledikleri yeni bir şey varsa, bu durumda o şahısların da ifadelerine başvurulur. Fidan’ın ifadesi alınması halinde kendisine “Oslo’ya niçin gittin, kim görevlendirdi, görevlendirme yazısı var mı?” gibi sorular yöneltilecekti. İşte o ifadelerde mutlaka Başbakanın, dönemin İçişleri Bakanının, isimleri de yer alacaktı. Çünkü, Fidan’a ait olduğu öne sürülen ses kaydında, açıkça Başbakanın temsilcisi olarak bulunduğu belirtiliyordu. Başbakan Erdoğan, terör örgütüyle görüşüldüğü iddialarını reddederken, ortaya ilginç durum üstelik de ifadelerle ortaya çıkacaktı. Bunun arkasından C.Savcısı, Başbakanı ifadeye çağıracaktı. Biz o zaman da, “Olur mu efendim, bu C.Savcısının görevi değil” diyecek, Anayasa’nın 145 ve 148. maddelerini anımsattığımızda birileri de, eski Genelkurmay Başkanının durumunu anımsatacaktı. Fidan için zamanla yarış Kuşkusuz MİT Müsteşarı için çok ağır iddialar gündeme getirildi. Bazı iddiaları öne sürenlerin, istihbarat kuruluşlarının işleyişinden, çalışma yöntemlerinden habersiz olduğu da anlaşılıyor. Savcı Sadrettin Sarıkaya’nın, Fidan, AKP hükümeti döneminde yaş haddinden emekliliği geldiğinde görev süresi iki kez uzatılan önceki MİT Müsteşarı Emre Taner, yardımcısı Afet Güneş’in ifadeye çağrılmasıyla, Ankara’da hızlı bir trafik başladı. Fidan ve eski MİT yöneticilerinin ifadeye gitmeleri mutlaka engellenmeliydi. İfadeye gitmeyince, savcı “yakalama kararı” verdi. Fidan’ı ayırıp onun talimatla Ankara’dan ifade vermesini de uygun buldu. Bu da ayrı bir adaletsizlik olarak görüldü. Savcı da, üstlerinden aldığı talimatı istemeye istemeye bu şekilde yapmıştı. Böylece zamandan kazanılacak, yasal düzenleme yapılana kadar Fidan ifadeye gitmeyecek, “Ben Başbakanın talimatıyla görüşmelere gittim” demesinin de yolu kesilecekti. İstifa da seçeneklerden birisiydi Emre Taner gibi, Afet Güneş gibi ömürlerini bu ülkenin güvenliğine adamış insanların emeklilik dönemlerinde “aranan terör örgütü” elemanı gibi çağrılmak istenmesi herkesi üzmüş, bu geniş yetkililer herkesi ürkütmüştü. Savcılara AKP hükümeti döneminde tanınan bu geniş yetkililer, bu kez hükümetin en gözde bürokratı Hakan Fidan’ı da içine almıştı. “Bu yasadaki yetkililer daraltılmalıdır” diyenlere aldırmayan AKP kanadı, nihayet “haklısınız” demeye başladı. Fidan’ın İstanbul’a gönderilmemesinde hukukçuların “Bu iddialar üzerine savcı tutuklanma istemiyle sizi mahkemeye sevk edebilir” demesiydi. Bu arada hükümet yetkilileriyle trafik alabildiğine hızlandı. Yasal düzenleme yapılana kadar Fidan ve hakkında yakalama kararı verilenlerin “ortada gözükmemeleri” istendi. Ancak bu durumdan, Emre Taner ve Afet Güneş rahatsız oldu, “ifadeye gidecekleri” mesajını verdiler. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, gelişmeleri hükümet yetkilileriyle değerlendirdi ve hükümeti rahatlatacaksa istifa edebileceğini de bildirdi. En kestirme yol, Başsavcı ve yardımcısına MİT Müsteşarının ifadesinin alınacağını önceden bildirmeyen savcıdan bu gerekçelerle soruşturmayı almaktı. İşte o yapıldı. İfade engellenerek, Başbakanın, Atalay’ın Oslo görüşmelerinin bilgileri dahilinde yapıldığına ilişkin isimlerinin geçmelerinin ve diğer iddiaların da soruşturulmasının önü yasayla tamamen kesilmesi amaçlandı. Yaşasın hukuk Devleti… ----------- Twitter'da paylaş Saygı Öztürk > MİT depreminin perde arkası Diğer Yazıları: 27/12/2019 İslami bankada olmayanlar bizde başladı 25/12/2019 Kulelerde, FETÖ araştırmasını MHP istemiş 24/12/2019 Her olayın altından aynı kadın çıkıyor! 22/12/2019 Kanal İstanbul gerçekleri 20/12/2019 Özkök: FETÖ’ye hep dikkat çektim 18/12/2019 17 yıldır ödenmeyen namus borcu 17/12/2019 Eski vekiller de “çakarlı” olacak 15/12/2019 Skandal ihaleye, suç duyurusu 13/12/2019 İşte, Gökçek’in mal varlığı 11/12/2019 Vetonun ardından geleceklere bakalım 10/12/2019 Bunlar yapılmadan mücadele olmaz 8/12/2019 İhalede 88 milyon lira farkın bir anlamı yok… 6/12/2019 O veto edildi, ya diğer yasa? 4/12/2019 Onca konutun parası kimin cebinde? 3/12/2019 Bakan, Öksüz için ne söylemek istedi? 27/11/2019 O sanık, son güne kadar müdürdü 26/11/2019 Kadın öğretmenlere mezarlık görevi! 24/11/2019 Yavaş ne yapsın! 100 bin iş başvurusu 12 bin görüşme talebi 22/11/2019 Karar: Gökçek’in mal varlığı araştırılacak 20/11/2019 HDP, önemli bir karar aşamasında 19/11/2019 Hukukçuların sınavına besmeleli hazırlık kitabı 17/11/2019 Acı tablonun sorumlusu… 15/11/2019 Pes doğrusu! Bakanlık, öğretmenleri icralık etti
|
..:: KİTAPLARI
::..
> twitter.com/saygi_ozturk > tr.linkedin.com/in/saygiozturk facebook.com/saygiozturk Saygı Öztürk Kimdir |
|
© 2018 www.saygiozturk.com I www.saygiozturk.net Saygı Öztürk kitapları ve yazıları |