Gazeteci Yazar
|
||
Saygı Öztürk > Gülşah ve Mustafa Balbay o gün yaşananları Saygı Öztürk'e anlattı 12/12/2013 Gülşah ve Mustafa Balbay o gün yaşananları Saygı Öztürk'e anlattıCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cezaevi ziyaretlerine giden milletvekillerini iki gruba ayırdı. Özgür Özel ve Muharrem Işık, Parti Meclisi Üyesi avukatlar Gül Çiftçi, Umut Akdoğan Balbay’ı alabilmek için Sincan Cezaevinde, Veli Ağbaba ve Nurettin Demir ise Silivri’de olacaktı.Gülşah Balbay, saat 15.00 civarında cezaevine gitti. Silivri’de bulunan avukat Oktay Bey’le sürekli konuşuyordu. Gelişmeler, kararın açıklanmayacağı yolundaydı. İnadına umutla bekleniyordu. Gülşah Hanım hep “Mustafa’yı almadan gitmeyeceğim” diyordu. Zaman geçmiyordu. “Artık bu saatten sonra karar çıkmaz” deniliyordu. Saat tam 18.51’de, Gülşah Balbay’ın telefonu çaldı. Avukat Oktay Bey, “Gülşah hanım gözünüz aydın, tahliye” dedi. Telefonu kapatmadan, yanında bulunanlara “tahliye…tahliye…” diyebildi. Cezaevi müdürü, tahliye haberini onlardan önce almıştı. Gülşah Balbay’ın telefonla konuştuğu dakikalarda, L-1 Tipi Cezaevi Müdürü, Balbay’a, “Sana özgürlük kapısı açıldı” müjdesini veriyordu. Hazırlandıktan sonra sağlık kontrolüne götürülecekti. Balbay’ın hazırlığı sadece birkaç dakika sürdü. Yanına, yazmakta olduğu son kitabı, birkaç belgeyi aldı. Kitapları, diğer eşyalarının hiçbirisini toplamadan odadan çıktı. Müdür Bey, onu anlıyordu, eşyalar sonra alınacaktı… Yumruğunu sıktı, “Ne yapıyoruz?” dedi Sağlık kontrolü için çıkarken, bekleme odasının kapısında eşini gördü. Birbirlerine koştular, sardıldılar. Milletvekili Özgür Bey, ilk kavuşma anının fotoğrafını çekiyordu. Yumruğunu sıktı, havaya kaldırdı, “Ne yapıyoruz?” diye sordu. Dışarıda büyük bir kalabalık Balbay’ı bekliyordu. Plana göre, önce CHP Genel Merkezine gidilecek,. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ziyaret edilecekti. G”ênel Başkanın evine gittiği öğrenildiğinde, telefon etti. Neredeyse 5 yıldır cep telefonu kullanmamıştı. Özgür Bey genel başkanı buldu ve telefonu Balbay’a uzattı. İlk sözü “Ben hazırım” dedi. Sessizlik oldu. Balbay, “CHP milletvekilinin ne yapması gerekiyorsa ben hazırım. Derhal çalışmaya çalışmaya başlamak istiyorum” diye devam etti. Tek başına gittiği günü hatırladı Gülşah, 5 Mart 2009 tarihini hatırladı. Saat 07.30’da polis aracına bindirip götürüldüğünde Balbay yapayalnızdı. Şimdi, dışarıda binlerce kişi onu karşılamaya gelmişti. Her kavşakta konvoya yeni araçlar katılıyordu. Gülşah Hanım, eşinin kulağına fısıldadı, “Götürüldüğünde birkaç kişiydik, şimdi dönüşün muhteşem oldu. Bunca yaşadığımız acıdan sonra şimdi bizim için şölen günü. O günlerde de bizi yalnız bırakmayanlar, şimdi de yanımızda.” Evinin önüne yaklaştığında, kızı Yağmur’un otobüse doğru koşması herkesin gözlerini yaşartıyordu. Otobüs şoförü, üzerlerine koşarak gelen kız için “Bu ne yapıyor, ezilecek” diye söyleniyordu. Gülşah, “O kızımız, aman dikkat” diyordu. Baba-kızın buluşması, sarılması anlatılacak gibi değildi. Bu manzara karşısında anne sessiz sessiz ağlıyordu. Dün, o manzarayı anlatırken yine gözleri doluyor, “O manzarayı ömrüm boyunca unutmayacağım. Belleğime kare kare kazındı” diyor. Ev yapımı baklavayı çok özlemişti. Baklavayı, Gülşah’ın komşuları yapmıştı. Yaprak sarma, mercimek köfte, patlıcan oturtma, börek de hazırdı. Ev ziyaretçilerle dolmuştu. Ancak, Balbay, mutfağa gittiğinde böreğe öyle bir saldırdı ki, eşi ve misafirler onun böreği büyük bir iştahla yiyişini izledi… “Çok özledim, çokkk” diyordu… “Gülşah abla bizi unutmayın” Gök yüzünü özlemişti. Kurumuş yaprakları özlemişti. Daha geçen gün cezaevinin havalandırmasına nereden geldiği belli olmayan söğüt yaprağı düştüğünde onu nasıl sevip okşadığını hatırladı. Vefakar çalışmka arkadaşı Bektaş’la birlikte çocuklarını okullarına götürdü. Deniz’in ana sınıfına gittiler. Yağmur’un okuluna gittiğinde, onu da sınıfa götürdü. Çocuklar, Balbay’ı alkışlıyor, yağmur’a sarılıyorlardı. Mustafa Balbay dışarıdaydı ama Silivri’de aynı odayı paylaştığı Tuncay Özkan ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılmıştı. Kızı Nazlıcan, Gülşah ablasını telefonla aradı. “Abla bizi unutmayın” dediğinde hem o, hem Gülşah ağlıyordu. Telefonda daha fazla konuşamadılar. Bugün Nazilli’ye gidip annesinin-babasının elini öpecek. Haşhaşlı börek-çörek yiyecek. Ardından İzmir’e geçecek ve çocuklarıyla birlikte birkaç gün dinlenecek. Ardından yapacağı ise cezaevine gitmek olacak. Onların sesi olmaya da son derece kararlı. Yıllardır yuvası olan Cumhuriyet Gazetesine geldi. Gazeteciler onu bekliyordu. Açıklamalarını yaparken, biz de zor günleri birlikte aştığı sevgili eşi Gülşah Hanımla birlikte Balbay’ın yıllarca oturduğu, her tarafı kitaplarla, belgelerle dolu odasındaydık. “Haksızlığa uğrayanların sesi olacağım” Bazen televizyonda “Balbay”lı haberleri, yorumları” izliyor, bazen yaşadıklarını dinliyordum. “Cezaevinin kapısına çıktığımızda, dışarıda bayram havası vardı. Yalnız olmamak ne güzel güzelmiş. Çok mutluyum. Mutluluğumuz, içerde bulunanların da tahliyesiyle ancak pekişir. Ülkemizde hep sorun olan insan hakları ve özgürlük sorununun bitmesini istiyoruz.” Cezaevi ziyaretlerinde Balbay hep, “Çıkarsam, haksızlığa uğrayanların sesi olacağım. Kimseye karşı kinim, intikam alma duygum yok. TBMM’De arkadaşlarımızla omuz omuza verip çalışırız” diyordu. İşte, tahliye ve dün yemin etmesiyle birlikte bu yol da açılmış oldu. Yalnız haksızlığa uğrayanların değil, cezaevinde yaklaşık 5 yıl yatmış birisi olarak cezaevindekilerin de sesi olacak. Gülşah hanım da, eşi gibi konuşuyor: “Cezaevindekilerini unutmamız mümkün değil. Onların sorunlarına ortak çözüm bulabilmek için diğer partilerle de her zaman işbirliği içinde olacağını biliyorum. Cezaevlerindekilerini sık sık ziyaret edip onların sesi olmak istiyor.” “İçimdeki mücadele ruhu” Cezaevindeki açık görüşte gördüğüm gibi, Mustafa Balbay yine coşkuluydu. Cumhuriyet gazetesinin 3. katında bulunan odasına geldi. Çayımızı içerken, Balbay, aynı coşkuyla konuşuyordu: “İçimde SÖZCÜ gasetesinin mücadele ruhu var. Hapisten yeni çıkmış, start verilmesi halinde koşmaya hazır bir atletin ruh halini taşıyorum. İçimde hep umut, gelecek biriktirdim. Cezaevinde hiç boş durmadım. Neler yapılabileceği üzerinde çalıştım. Sorunların yanı sıra bunların çözümleriyle de ilgileneceğim. Çocuklarımıza ne bırakacağımızın üzerinde durmalıyız. Acılarımızı dökerek soframızı kirletmemeliyiz. Bugün dışarıda olmakla ‘özgürlüğüme kacvuştum’ demek bana yakışmaz. Ben, özgürlük arayışında bir damlayım. Anıtkabir, Yanıtkabir oldu Yunus Emre’nin güzel deyişleri vardır. Hükümet bilmelidir ki, bir insanı incitiyorsa bu icraat değildir. Ön yargıyla siyaset yalpak kimseye yaramaz. Türkiye Atatürk’le birleşti. Anıtkabiri yüzbinler ziyaret ediyor. Hükümet, buradan bir mesaj almalı. Anıtkabirin artık bazı uygulamalara karşı ‘Yanıtkabir’ olduğu görülmeli. Bu yargılama, yargılama değil Ülkemizde yargı sisteminin durumu ortada. Yapılan yargılamalar yargılama değil. Bunun böyle olduğunu da herkes biliyor. Bunun için herkes gereğini yapmalı ve bu aksaklıkların giderilmesi için bir yerinden tutmalı. Şunu gördüm ki can güvenliğinden daha önemli olan hukuk güvenliğidir. Bugün ülkemizde hukuk güvenliği sorunu yaşanmaktadır. Hukuk güvenliği olursa ancak yastıklarımızda rahat uyuyabiliriz.” “Yemin saati” yaklaşıyordu. Saatine baktı, “Oıoo, saat 13.00’e geliyor” dedi. Çayını yarım bıraktı ve yıllarca gazeteci olarak gittiği TBMM’ne,. Milletvekili seçildikten 2 yıl 182 gün sonra gidip yeminini etti… ------------------------- Twitter'da paylaş Saygı Öztürk > Gülşah ve Mustafa Balbay o gün yaşananları Saygı Öztürk'e anlattı Diğer Yazıları: 27/12/2019 İslami bankada olmayanlar bizde başladı 25/12/2019 Kulelerde, FETÖ araştırmasını MHP istemiş 24/12/2019 Her olayın altından aynı kadın çıkıyor! 22/12/2019 Kanal İstanbul gerçekleri 20/12/2019 Özkök: FETÖ’ye hep dikkat çektim 18/12/2019 17 yıldır ödenmeyen namus borcu 17/12/2019 Eski vekiller de “çakarlı” olacak 15/12/2019 Skandal ihaleye, suç duyurusu 13/12/2019 İşte, Gökçek’in mal varlığı 11/12/2019 Vetonun ardından geleceklere bakalım 10/12/2019 Bunlar yapılmadan mücadele olmaz 8/12/2019 İhalede 88 milyon lira farkın bir anlamı yok… 6/12/2019 O veto edildi, ya diğer yasa? 4/12/2019 Onca konutun parası kimin cebinde? 3/12/2019 Bakan, Öksüz için ne söylemek istedi? 27/11/2019 O sanık, son güne kadar müdürdü 26/11/2019 Kadın öğretmenlere mezarlık görevi! 24/11/2019 Yavaş ne yapsın! 100 bin iş başvurusu 12 bin görüşme talebi 22/11/2019 Karar: Gökçek’in mal varlığı araştırılacak 20/11/2019 HDP, önemli bir karar aşamasında 19/11/2019 Hukukçuların sınavına besmeleli hazırlık kitabı 17/11/2019 Acı tablonun sorumlusu… 15/11/2019 Pes doğrusu! Bakanlık, öğretmenleri icralık etti
|
..:: KİTAPLARI
::..
> twitter.com/saygi_ozturk > tr.linkedin.com/in/saygiozturk facebook.com/saygiozturk Saygı Öztürk Kimdir |
|
© 2018 www.saygiozturk.com I www.saygiozturk.net Saygı Öztürk kitapları ve yazıları |