Gazeteci Yazar
|
||
Saygı Öztürk > Açlık grevlerine karşı 5 önlem 16/11/2012 Açlık grevlerine karşı 5 önlemUluslararası bildirgelerde “ölüm orucu” kavramı yok. Sanıyorum bu bize özgü bir durum. Protesto, sesini duyurma, siyasi tavır ve direniş yöntemi olan açlık grevinde tuz, şeker, su ve vitamin dışında besin alınmıyor.Ülkemizde en yaygın açlık grevleri 2000 yılında F tipi cezaevlerinin açılmasını önlenmesi, Terörle Mücadele Kanunu ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri ile bu mahkemelerin verdiği cezaların bütün sonuçlarıyla kaldırılması, halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesi önündeki tüm anti demokratik yasaların kaldırılmasıyla ilgiliydi. Bu istekler nasıl siyasi ise Devletimizin geleceğine yön vermek amacıyla PKK ve KCK'lı mahkumlar ile BDP milletvekilleri tarafından gerçekleştirilen eylemlerin amacı da siyasidir. Abdullah Öcalan'ın infaz durumunun değiştirilerek tecritinin kaldırılması isteniyor. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde bu Adalet Bakanlığının görev ve yetkileri kapsamında. Ana dilde eğitim ise Anayasa değişikliğini gerektiriyor. Ana dilde savunma mahkemeleri ilgilendiriyor. “Olmazsa olmaz” olan o hak F tipi cezaevleri Ali Suat Ertosun’un Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü döneminde açıldı. Bugün, cezaevleri “kurtarılmış yerler” olmaktan çıkarıldıysa, bunda Ertosun’un katkısının büyük olduğunu bakanlığın her yetkilisi kabul eder. Cezaevlerinde 2’si asker 30 kişinin hayatını kaybettiği operasyon unutulmaz. Dün, cezaevlerindeki açlık grevlerini Yargıtay Üyesi Ali Suat Ertosun’a sordum. Karşınızdaki hukukçu olunca olayın uluslararası boyutlarını sözleşmeleri, bildirgeleri dinliyorsunuz. Yetmiyor, tıbbi açıdan temel metinleri öğreniyorsunuz. Anlaşılıyor ki, bu eyleme girişenlerin her türlü baskıdan korunması gerekiyor. Örneğin, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 3 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddelerine göre; “yaşam hakkı” insanın “olmazsa olmaz” haklarından birisidir. Bu maddelerdeki koruma, kişilerin yaşam hakkına yapılan saldırılarda olduğu gibi kişinin yaşamını kendisinin sonlandırmasını da engelliyor. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararları da bulunuyor. Ülkemizde de Yüksek Sağlık Şurası'nın 20-21 Aralık 2000 tarihinde ölüm oruçları ile ilgili olarak aldığı 214 sayılı kararı da son derece önemli. O kararda “... bu eylemlerin kişilerin ruhsal ve bedensel sağlığında gerek geri dönüşsüz, gerekse ölümcül zararlar vermeye başladığı andan itibaren Türk Anayasası'nın 5 ve 56. maddeleri gereği ve ayrıca tıbbi etik kuralları uyarınca müdahale edilmesi gerektiğine, kişinin yaşamını tehdit ettiği andan itibaren müdahale etmeyen hekimin de, meslek etiğine uygun davranmamış olacağı” belirtiliyor. Dahası, TCK'nın 298. maddesinde de hükümlü ve tutukluların beslenmesini engelleyenler ile teşvik ve ikna eden ya da bu yolda talimat verenlerin cezalandırılması öngörülüyor. Ülkemizde yapılan açlık grevlerinin örgüt disiplini ve talimatları doğrultusunda organize olarak yapıldığı unutulmamalı. Ali Suat Ertosun, “Tutuklu ve hükümlüler, bulundukları örgütsel atmosfer ve koşullar içerisinde bağımsız düşünme yeteneklerini, sağduyularını kaybetmekte, bireysel davranamamakta, açlık grevine kendi serbest iradeleri ile karar verememektedirler” diyor. “Sorunun çözümü şimdi daha kolay” Genel müdürlüğü döneminde ölüm oruçlarını, cezaevi direnişlerinin en katısını yaşayan Ali Suat Ertosun, eskiye göre sorunun çözümünün şimdi daha kolay olduğunu belirtiyor ve yapılması gerekenleri de şöyle sıralıyor: 1- Açlık grevi yapan tutuklu ve hükümlüler, baskı altında tutulabilecekleri ortamlardan uzaklaştırılıp korunmalı, gerektiğinde diğer açlık grevcilerinden de ayrılmalı. 2- İnsan hakları ile ilgili metinlerde, 'ölümün insan hakkı olduğunu' belirten bir ibare bulunmadığından, yaşamın kutsallığına saygı gösterilmeli. 3- Açlık grevi yapanları doktorlar bilgilendirmeli, örgütsel koşullanmayı kırmak için bu konuda psikiyatri uzmanı ve psikologlardan yardım alınmalı. 4- Açlık grevi yapanları örgüt baskısı altında bulunmayan yakın aile bireylerinin destek ve yardımından yararlanılmalı. 5- Hastanın aldığı karara saygı göstermesi görevi olmakla birlikte, hekim, hastasının yaşamını sürdürmesi için mesleğinin gereğini yerine getirmeli. Şimdi yapılması gereken ortamı gerecek demeçler olmamalı, ölümler kutsanmamalı, insan hayatı pazarlık konusu yapılmamalı. Hukukçu Ertosun’un son sözü ise “vahim sonuçlarla karşılaşmaması ve ölüme yatırılanların yaşama döndürülmesi için gerektiğinde insani müdahalede bulunulmalıdır” oluyor. ----------------- Twitter'da paylaş Saygı Öztürk > Açlık grevlerine karşı 5 önlem Diğer Yazıları: 27/12/2019 İslami bankada olmayanlar bizde başladı 25/12/2019 Kulelerde, FETÖ araştırmasını MHP istemiş 24/12/2019 Her olayın altından aynı kadın çıkıyor! 22/12/2019 Kanal İstanbul gerçekleri 20/12/2019 Özkök: FETÖ’ye hep dikkat çektim 18/12/2019 17 yıldır ödenmeyen namus borcu 17/12/2019 Eski vekiller de “çakarlı” olacak 15/12/2019 Skandal ihaleye, suç duyurusu 13/12/2019 İşte, Gökçek’in mal varlığı 11/12/2019 Vetonun ardından geleceklere bakalım 10/12/2019 Bunlar yapılmadan mücadele olmaz 8/12/2019 İhalede 88 milyon lira farkın bir anlamı yok… 6/12/2019 O veto edildi, ya diğer yasa? 4/12/2019 Onca konutun parası kimin cebinde? 3/12/2019 Bakan, Öksüz için ne söylemek istedi? 27/11/2019 O sanık, son güne kadar müdürdü 26/11/2019 Kadın öğretmenlere mezarlık görevi! 24/11/2019 Yavaş ne yapsın! 100 bin iş başvurusu 12 bin görüşme talebi 22/11/2019 Karar: Gökçek’in mal varlığı araştırılacak 20/11/2019 HDP, önemli bir karar aşamasında 19/11/2019 Hukukçuların sınavına besmeleli hazırlık kitabı 17/11/2019 Acı tablonun sorumlusu… 15/11/2019 Pes doğrusu! Bakanlık, öğretmenleri icralık etti
|
..:: KİTAPLARI
::..
> twitter.com/saygi_ozturk > tr.linkedin.com/in/saygiozturk facebook.com/saygiozturk Saygı Öztürk Kimdir |
|
© 2018 www.saygiozturk.com I www.saygiozturk.net Saygı Öztürk kitapları ve yazıları |