Gazeteci Yazar
|
||
Saygı Öztürk > 34 ay sonra evinin yolunu bulamadı 15/10/2013 34 ay sonra evinin yolunu bulamadıTelevizyonda, askerin camimizi bombalayacağını, uçağımızı düşüreceğimizi duyduğu zaman “bu kadar da olmaz ki” diye söylendi. Böyle bir şeyin olmasının olanaksız olduğunu düşündü. Bu haberlerden kısa süre sonra “Balyoz” soruşturması başladı.Gazi Albay Hasan Basri Aslan, Ankara Kara Harp Okulu’ndaki görevinin başındaydı. Televizyonda “son dakika” haberi olarak “Balyoz soruşturması kapsamında gözaltılar başladığı” belirtiliyordu. Kendisinden o kadar emindi ki, böyle bir şeyin kendisinin başına geleceği aklından bile geçmemişti. Diğer arkadaşlarını suçlamak için değil ama “Tüm subayları tutuklasalar herhalde en son bana sıra gelir. O kadar kendimden eminim” diye düşündü. O günü hiç unutamaz. Çünkü olup bitenleri anlamaya çalışırken, takvim 22 Şubat 2010’u gösterdiğinde, komutan yanına çağırdı. Komutanın odasında Merkez Komutanlığı’ndan gelen üç albay oturuyordu. Onları komutanın misafirleri sandı. Oturdu ve komutanı kendisine, “Gözaltına alınacaklar arasında sen de bulunuyorsun. Arkadaşlar seni almaya geldi” dedi. Biri mahkeme kararını gösterdi. Merkez Komutanlığı’na götürüldükten kısa süre sonra jandarma ve Deniz Kuvvetleri’nden 5 asker daha getirildi. Hiçbirini tanımıyordu. Herkes birbirine bakıyor, ne olduğunu anlamaya, birbirlerinin ortak noktasını öğrenmeye çalışıyordu. Bir şey öğrenemiyorlardı. O gece karayoluyla minibüsle İstanbul’a götürüldüler ve 4. gün ne olduğunu öğrenemeden gözaltında tutuldular. Savcı: Asker cami bombalar mı? 26 Şubat’ta cumhuriyet savcısının karşısına çıkmak için diğer subaylarla birlikte Beşiktaş Adliyesi’nde bekliyorlardı. Prof. Dr. Mehmet Haberal‘ın bugün slogan haline gelen “Suçum ne?” sorusunu yalnız kendi kendilerine değil birbirlerine de “Senin suçun ne?” diye soruyorlardı. Daha önce nerede görev yaptıklarını öğrenmeye çalışıp aralarında bir bağ bulunup bulunmadığını anlamak istiyorlardı. Ama kimse bağlantı kuramıyordu. Savcılıkta sıra öğleden sonra geldi. Savcı, Albay Hasan Basri Aslan‘a “Balyoz”u sordu. Bu konuda televizyon ve gazete haberleri dışında bir şey bilmediğini söyledi. Soruşturma için yardıma gelen cumhuriyet savcısı, “Askerler camiyi bombalar mı, böyle şey olur mu, asker kendi uçağını düşürür mü?” diye hayretini dile getirdi. Bunu söylerken cumhuriyet savcısının son derece samimi olduğunu anladı. Hatta ifadesindeki bazı bölümleri de düzeltti. Tüm ifade süresi 15 dakikayı bile geçmemişti. İfadeden sonra çıkıp gideceğini sanıyordu. Ancak kendisine, “Kararı diğer savcıların vereceğini ve bu yüzden beklemesi” söylendi. “Tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildiğini” öğrenince iyice şaşırdı. Ama “Hakim nasıl olsa bırakır. Çünkü suçum yok” diyordu. Saatler geçmiyordu. Ancak saat 01.00 sıralarında hakim karşısındaydı. Orada da sorgusu, ifadesinin düzeltilmesi 20 dakikayı bile geçmedi. Saat 02.00 civarında karar açıklandığında Hasdal Askeri Cezaevi’ne gönderileceğini öğrendi. Suçu, EK-A listesinde adının yazılı olması olarak gösterildi. “Şüphelenmeye başladık” O günlerde yüzlerce kişi “Balyoz”dan askeri cezaevine götürüldü. Onlar arasında geçmişte aynı birliklerde görev yapan kişi sayısı 10’u geçmiyordu. Hepsi de mükemmel subaylardı. Yalnız onları değil getirilen diğer komutanları da tanıdıkça, konuştukça onların da aynı özellikleri taşıdığını anladı. Hepsi, “Balyoz”u televizyondan öğrenmişler, gazetelerde okumuşlardı. Kendi kendilerinden şüphelenmeye, “Biz böyle bir şey yaptık da haberimiz mi olmadı” diye aralarında değerlendirmelerde bulunmaya başladılar. O gün düşündüklerini, aradan tam 34 ay geçtikten sonra bana “Yapılanlar tamamen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tasfiyesidir. Biz cezaevindeydik. İnanın örneğin bu yazıyı okuyanlar ne kadar suçsuzsa, cezaevinde olanlar da o kadar suçsuz. Cezaevindekiler ne kadar suçluysa, bu yazıyı okuyanlar da o kadar suçludur. Kimsenin kimseden farkı yok. O kadar suçsuz olduğumuza inanıyorum” diyor. Şemdinli’nin Derecik bölgesinde teröristin ateşi sonucu başından yaralanmış, bir yıl hastanede yatmıştı. O bir “gazi” albaydı. Cezaevinde bulunmaları çok ağrına gidiyordu. Tahliye haberini nasıl aldı? 30 Ağustos’ta emekliye ayrılan Korgeneral Rıdvan Ulugüler, Albay Fatih Musa Çınar ile birlikte Mamak Askeri Cezaevi’nden Ankara-Sincan Cezaevi’ne götürülmüş ve aynı odaya konulmuşlardı. 9 Ekim’de, Yargıtay’ın askerler için olumlu karar vereceğini bekliyordu. “Çünkü suçsuzuz” diyordu. O günü bize şöyle anlattı: “Cezaevinde, eninde sonunda adaletin yerini bulacağını, bu haksızlığın biteceğini bekliyorsunuz. Suçsuz olunca başka bir beklentin olmuyor ve herkesin tahliye olacağını ümit ediyorsunuz. Televizyonda 88 kişinin tahliyesine, 237 kişinin cezalarının onanmasına karar verildiğini öğrendik. Ancak kimin tahliye edildiğini bilmiyor, odadaki üç kişi hem umutlanıyor, hem umutsuzluğa kapılıyorduk. İnfaz koruma memuru saat 17.00 civarında geldi, ‘Hasan Basri Arslan’a ve Fatih Musa Çınar’a tahliye var. Rıdvan Ulugüler’in cezası ise onanmış’ dedi. Biz bir anda ne söyleyeceğimizi şaşırdık. 237 kişinin içerde kaldığını öğrenince kendi durumumuza hiç sevinemedik. Halen de sevinemiyorum. Aklımızın, kalbimizin yarısı orada… Onlar da tahliye olduğu zaman ancak tahliye sevincini yaşayabilirim. Şimdi, içeridekilerine, ailelerine destek olma zamanı…” Saat 20.30 civarında cezaevinin kapısında kendisini 34 aydır bekleyen eşi Nefise, kızı Melis, oğlu Çağlar‘ı gördü. Eşi lojmandan yeni bir eve taşınmıştı. O evini ilk kez görecekti. Yolunu bile bilmiyordu. Cezaevine albay olarak giren Aslan, emekli albay olarak çıktığında yeni bir adrese doğru gidiyordu. Sakal bırakmış, saçlarını uzatmış, askerliği sanki unutur olmuş. Ama unutmadığı ve en ağrına giden de kendilerine “terörist damgası” vurulması olmuş. Twitter'da paylaş Saygı Öztürk > 34 ay sonra evinin yolunu bulamadı Diğer Yazıları: 27/12/2019 İslami bankada olmayanlar bizde başladı 25/12/2019 Kulelerde, FETÖ araştırmasını MHP istemiş 24/12/2019 Her olayın altından aynı kadın çıkıyor! 22/12/2019 Kanal İstanbul gerçekleri 20/12/2019 Özkök: FETÖ’ye hep dikkat çektim 18/12/2019 17 yıldır ödenmeyen namus borcu 17/12/2019 Eski vekiller de “çakarlı” olacak 15/12/2019 Skandal ihaleye, suç duyurusu 13/12/2019 İşte, Gökçek’in mal varlığı 11/12/2019 Vetonun ardından geleceklere bakalım 10/12/2019 Bunlar yapılmadan mücadele olmaz 8/12/2019 İhalede 88 milyon lira farkın bir anlamı yok… 6/12/2019 O veto edildi, ya diğer yasa? 4/12/2019 Onca konutun parası kimin cebinde? 3/12/2019 Bakan, Öksüz için ne söylemek istedi? 27/11/2019 O sanık, son güne kadar müdürdü 26/11/2019 Kadın öğretmenlere mezarlık görevi! 24/11/2019 Yavaş ne yapsın! 100 bin iş başvurusu 12 bin görüşme talebi 22/11/2019 Karar: Gökçek’in mal varlığı araştırılacak 20/11/2019 HDP, önemli bir karar aşamasında 19/11/2019 Hukukçuların sınavına besmeleli hazırlık kitabı 17/11/2019 Acı tablonun sorumlusu… 15/11/2019 Pes doğrusu! Bakanlık, öğretmenleri icralık etti
|
..:: KİTAPLARI
::..
> twitter.com/saygi_ozturk > tr.linkedin.com/in/saygiozturk facebook.com/saygiozturk Saygı Öztürk Kimdir |
|
© 2018 www.saygiozturk.com I www.saygiozturk.net Saygı Öztürk kitapları ve yazıları |